20 Nisan 2011 Çarşamba

KÖK EDEBİYAT GÜNLERİ SUNUM ŞİİRİ


Dün başladı, hiç birmez, sevdalı bir yoldayız
Bir olan gönüllerde edepli diyardayız.

Necip Fazıl, Nazım Hikmet, Orhan Veli bizlerle
Ve burada tanışırız her gün yeni yüzlerle

Biz mısra işçisiyiz, hepimiz aşka hamal,
Bir sesiz gemi ile geliyor Yahya Kemal

Atilla İlhan'ın bizimledir nefesi,
Cahit Sıtkı Tarancı, kapıda bekler bizi

Bakınız Cemil Meriç, yanında Arif Nihat
Kimimiz Leyla oldu, kimimiz Mecnun, Ferhat

Sezai Karakoç'un Mona Roza'sı burada
Ve bakın Ahmet Arif hala prangalarda

İşte Halide Edip, onurlu ve yürekli
Bu güzel yurdumuza böyle edip gerekli

Ve vaktidir başlasın KÖK EDEBİYAT günleri
Hoş geldiniz buraya ey şiir sevenler...
 

Mustafa Çelebi Çetinkaya

Özledim Sevgili

Bir başkaydı sıralarda aşk
Sandım ki kalbim duracak,
Korktum bir daha bulunmayacak
Bir hamlede aldım seni

Bir gün çehrem gülmedi,
Taşıdım yıllarca seni;
Bilseydim mutluluk vuslata kalacak
Almazdım bir hamlede seni.

Usandırdı beni nazın,kaprisin
Olmasaydı yavrularım çekermiydim seni?
Eda ile cilve ile çekmedin beni,
Çocuklarıma verdim bütün sevgimi.

Bir gün sıcak kolların
Boynuma dolandığını
Sevgi dolu bakışları,tatlı sözleri
Özledim,özledim sevgili

Bilseydim yıllar sonra
Açacak taze gülleri,
Bırakırdım masada
Tüm sevgileri... 

Müzeyyen Keskin

Başka Yerde Arama

Başka yerde arama arama bulamazsın;
Matemlerin köpürüp durulduğu yerdeyim...
Bir çift cennet çeşmesi ferman verir katlime;
Gözden düşen damlanın vurulduğu yerdeyim...

Şeytanın tövbe edip günahın diz çöktüğü;
Bedduayla sitemin, gelip boyun büktüğü;
Veda eden sözlerin iki damla döktüğü;
Üç kuruşluk pazarın kurulduğu yerdeyim...

Senden kalan ne varsa kesir benim payda ben;
Takvimlerde can veren hafta da ben ayda ben;
Yaralanmış gönlüme, zorda benim fayda ben;
Kalbimin can verirken yorulduğu yerdeyim...

Dert satan badesini yudum yudum içerken;
Güne düşman geceyi dostum diye seçerken;
Anılar gözlerimden sıra sıra geçerken;
Kahreden kimliğimin sorulduğu yerdeyim...

Kirlettiğin mabedin yıkılırken temeli;
Can verirken gözlerim ağlamaktır emeli;
Unuturmuş gidenler ya buna ne demeli;

Bir sokak dilberinin sarıldığı yerdeyim...

Ali ALTINLI

Kök Edebiyat Günleri'nin ilkinde yapılan açılış konuşması

Sevgili Seçkin Dostlar;

Bu güzel akşamda sizlerle birlikte olmak ve bu güzel geceyi sizlerle paylaşarak, birlikte unuttuğumuz ve unutturulduğumuz edebiyat ve sanat gecesine hoş geldiniz.

Sanat ve edebiyat, dünya insanlarının ortak paylaşım alanları ve duygularının en safiyane şekilde ortaya konularak, insan olarak kendini kainatta var olduğunu hissetmesinin zirve noktasıdır. Bunu başaran yazar ve şairlerin duygu yüklü, beyin harmanlamasından geçmiş, kalp süzgecinden süzülerek insanlara ulaştırdıkları bu metinler, tarihin en karanlık dönemlerinde bile insanlığa yol gösterici olmuş, dimağlarda yeni ufukların açılmasında vesile olmuşlardır.

Asırlara varan geçmişlerine rağmen, bugün kendilerini tanımamakla birlikte, eserlerini okuyup, fikirleriyle bizlere yol gösteren, “OR” aleviyle karanlıkları yırtıp geçen o kutsal insanlar karşısında bugün hepimiz çaresizce, ama biraz da saygıyla eğilmekteyiz.

Bu güzel gecede, siz seçkin dostlarla bir arada olmak, edebiyatın, sanatın doyumsuz hazzını hep birlikte yaşamak için buradayız.

Ankara’da her Pazartesi saat 18:00 da burada buluşarak, birbirimizi daha iyi tanımak, üretmiş olduğumuz eserlerimizi paylaşmak, gelecekte yetişecek olan yazar ve şairlerin en güzel şekilde yetişmelerine vesile olmak, yazmış olduğumuz eserlerin geniş kitlelere yayınlanmasının en sağlıklı ellerle yapılabilmesi için neler yapabileceğimizi konuşmak için burada toplanmış bulunmaktayız.

Ayrıca, bub güzel, seçkin birlikteliğin birbirleriyle daha iyi tanışıp kaynaşmasını sağlamak, iletişimi sağlıklı kılabilmek, yazar ve şairlerimizin acı ve tatlı günlerini paylaşabilmek, duyurularının, eserlerinin paylaşımını sağlayabilmek için internet üzerinden birazdan sayacağım oluşumlar yapılmış ve siz değerli şair ve yazarlarımızın uygulamasına sokulmuştur.

kokedebiyatgunleri.blogcu.com
kokedebiyatgunleri.blogspot.com
Bir de kokedebiyatgunleri adında bir gmail grubu oluşturulmuştur. Gruba bloglar üzerinden üye olmak mümkündür.

Buraya gelmekle bizleri onure ettiğiniz için hepinize teşekkür ederiz. Hoş geldiniz. 

SEVGİ



Bulutların arkasından gülümseyen bir tayf.
Alnında,
Kah yıldızlardan bir taç,
Kah dikenlerden.
Kah çığlık çığlığadır,
Kah sesi işitilmez.
Çiçeğe benzer,
Turuncu,
Erguvan,
Beyaz...
Bir rüzgar sürükler seni
Hissedersin,
Fakat anlatamazsın...

ARZU KÖK

Bayrağım ve Vatanım

Pembeyazım

Aydınlık yüzlü ama artık çok yaşlı, pamuk saçlı kadın saksıdaki çiçeğe doğru yaklaştı;
-'Güzel kızım, göster ağabeyine beni sevdiğini' dedi hanım hanım. 'Pembeyazım benim, canım kızım, hadi göster;konuş benimle'
Çiçek şöyle bir sallandı; önce geriye sonra nurdan kadına doğru bir hareket yaptı. Bunu yaparken dantel damarlı, bir tutam da bir düzineden fazla yavrulamış pembe saten çiçekli yaprağını, kardeşlemiş beyaz çiçekli ipek yaprağına yanaştırmış olduğu halde, ayrı hareket eden iki güzeli açık açık izleyebiliyordunuz.
-Bak oğlum bak! Nasıl da cevap verdi gördün değil mi?buradaki iki oğlum da inanmıyor!Gelinlerimle biri alay ediyor, diğeri de bana gelmiyor zaten!Torunlar da ona göre işte!Diğer oğlumla gelinim başka şehirde yaşıyor ama onlar da çocukları da bambaşkadır; hakikatlidir fakat hayat işte! Fazla gelemiyorlar; ben de fazla kalamıyorum onlarda. Evimi, Pembeyazım'ı, arkadaşlarımı özlüyorum.Komşular ben yokken hepsine bakarlar ama bu var ya bu...Pembeyazım yokluğuma dayanamıoyrmuş.Öyle dedi!
Aynı saksıdaki tek kökte ama ayrı dallarda beyazlı pembeli çiçekler açmış sardunya, geriye, sonra da ileriye, yılların kutsadığı kadına doğru eğilerek sanki bunu onaylıyordu...
-Gördün mü bak! Yanağını uzatıyor, teşekkür ediyor...
Yutkunamadım; sanki boğazımda yutkunmamı engelleyen bir şey vardı: Kocaman bir top belki de...
Ben o gün orada, ihtiyar kadının çiçeğe çok yaklaştığını, verdiği solgun nefesinden dolayı önce geriye sonra tekrar eski yerine gelen Pembeyazım'ın sesli olarak konuşmadığını iki nedenden dolayı hiç söyleyemedim! Birincisi, televizyondaki Tekirdağlı tıknaz, yaşı çok ama yaşlanmamış çiftçinin "Bağınızı, asmalarınızı seviyor musunuz?" sorusuna yürekten inanarak verdiği cevaptı:
-"Televizyoncu Bey, ne dedim size demin beri!Burası, bunlar, bu evlatlar tam kırkdokuz yıllık. Kırk dokuz yıldır beraberiz. Hastalandığımda ne doktor ne ilaç, iyileştirir beni.İstemem!Ben buncağızları isterim.Ha şurdan bir dönüverdim mi, gülerler bana! O saat onlar da ben de iyileşiveririz. Bana güler bunlar..."
Diğeri...Diğeri de...
Artık yorgun, iyice küçülmüş, virgül şekilli,nurdan parıltılı, pamuk saçlı,olsa olsa melek budur yüzlü,ihtiyar kadının yalnız kalmasını...Hiç ama hiç istemiyordum...

Alp ARPAD
BEN Sabahları UYANDIRMASAYDIM isimli öyki kitabından.